KURŞUN
Bitkinim, bitkinsin
Saçlar ağarır ümitlerle beraber
İnsanların evi olması
Büyülenmiş gibisin.
Satırlarda soldu yüzün
Kalabalık evlerde eğreti
Üzgünüm, üzgünsün
Mumlar eridi.
Sokaklar, eğlenceler uzakta
Farkında bile değilsin
Hasadını esirgeyen toprakta
Bitkinim, bitkinsin.
Çökmüş siperlerden kurtulan yorgun
Askerleri düşün
Yer altında saatler
Yılları ömrümüzün
Bilmezden gelsek de
Gün sönmeye başladı
Seneler eriyor cenkte
Yaşamaya vakit kalacak mı?
Diyelim kurtardık hayatı
Ya ansızın yalnızsak
Ya külçeleşir de ayaklar
Yürüyemez olursak
Ya da askeri düşün
Tam çıkmışken siperden, bakıyorsun
Pusudaki tepelerden
Bir kurşun.
BEHÇET NECATİGİL
(Yeditepe, 15 Ocak 1953)
1. Konu: Sosyal ve ekonomik konum bakımından orta sınıf içinde yer alan kişilerin evlilikle ilgili beklentileri, ekonomik sıkıntıları ve mutsuzluklarla dolu ömür süreçleri. Şiirde yaşları ilerlemesine, yıllar geçmesine rağmen araya ekonomik ve sosyal sorunlar gibi bazı engellerin girmesi sonucu bir çiftin evlenememesi, ileri yaşlarda evlenseler bile hayatı dolu dolu yaşayamamaları, hayatın karşılığı olan mutlu, zevkli, anlamlı yaşam değerini bulamaması durumları konu edilmektedir.
2. İzlek: Ekonomik sıkıntılar giderilmeden mutlu bir evlilik hayatı gerçekleştirilemez. Şiirde iki kişi var. Erkek evlenmek istediği ama bir türlü evlenemediği müstakbel eşine dönük olarak konuşuyor. Hem onun hem de kendisinin hem de ortak durumlarının tasvirini ve değerlendirmesini yapıyor. Şiirde sosyal bir kurum olarak aile olmanın, yuva kurmanın zorlukları ve ferdî mutluluğa olan etkisi kuvvetle vurgulanıyor. Bir çiftin evliliğe bağlı ömür muhasebesi veriliyor. Ya da hayatın, ömrün akış süreci, evlilik kurumuna bağlı olarak irdeleniyor. Evlenme yaşları çoktan geçmiş olan erkek, sevgilisine hitaben hayat yorgunluklarını, takatlerinin tükenmişliğini “bitkinim bitkinsin” gibi kısa tanımlama ifadesiyle dile getiriyor.
3. Düşünce: Şiirde hikemî düşünce egemen. Çünkü hayata, evlilik kurumuna, mutluluk kavramına, yaşanan hayat tecrübelerinden sağaltılan bilgece yaklaşımlar ışığında bakılıyor. Hayat muhasebesi, mutlu olmanın zemini, dinî değerlerden çok dünyevî değerlere bağlı olarak yapılıyor.
4. Olay: Şiirin yüzey yapısını teşkil eden olay katmanı kısaca şöyle özetlenebilir: Birbirlerini seven ve evlenmek isteyen genç kızla erkek, gelecekte kuracakları yuvanın mutluluğunu, bir ev sahibi olmayı özlemle hayal ederler. Bu hayalle uzun yıllar beklerler. Evlenme yaşları geçer. Saçları ağarır. Uzun süre birbirlerine mektup yazarak teselli olmaya çalışırlar. Mektup satırlarını ya da kitap, dergi gibi başka türlü yazı metinlerini okuya okuya yüzleri solar, yaşlanırlar ve ömürleri geçer gider. Yaşları ilerledikçe kalabalık aileleri içinde kendilerini eğreti, sığıntı gibi hissederler.
Bundan sıkılıp utanırlar ve durumlarına üzülürler. Geceler boyu sabahlara kadar birbirlerini hasretle beklemekten mumlar eriyip biter. Dışarıda, çarşıda pazarda insanlar cıvıl cıvıl, neşe ve eğlence içinde mutlu bir şekilde yaşayıp dururlar. Fakat yaşları geçmiş kadın ve erkek, sokağın neşesinden uzaktadırlar. Onların arasına karışıp aynı mutluluğu paylaşamazlar. Toplumsal hayata katılamamanın verdiği bir üzüntü içindedirler. Bir türlü evlenemeyip baba evlerinde hapsedilmiş gibi duran bu bekâr kadın ve erkek, siperlerinde uzun süre bekleyen askerlere benzerler. Sanki uzun ömür yılları, yer altında geçmektedir. Canlı canlı yaşama çağı olan gençlikleri, ömürleri eriyip gitmektedir. Hasbelkader evlenseler bile kısa süre sonra eşlerden birinin ölümü ya da boşanma sonucu yalnız kalma durumunun, yaşlılığın, elden ayaktan düşmenin ya da ansızın gelen bir ölümün ortaya çıkıvermesi ihtimali onları endişelendirmektedir.
5. Varlık: Şiir, insanlık hâlleri gibi soyut bir durumlar üzerine kurgulandığından somut varlıklar ön plana çıkarılmamıştır.
6. Duygu: Şiirde karamsarlık, kötümserlik, umutsuzluk duygusu hâkim.
Kaynak : Nurullah Çetin, 2010: 149-156