OĞUZ ATAY TUTUNAMAYANLAR (Disconnectus Erectus)

OĞUZ ATAY TUTUNAMAYANLAR (Disconnectus Erectus)

Tarhi : 16-04-2018 01:12:46 | Yazar : ÇAĞLAR BOSTANCI
Oğuz Atay Tutunamayanlar

Oğuz Atay Tutunamayanlar

Ankara metrolarında ve Ego otobüslerinde okumaya çalıştığım kitaplardan biri. Değerli bir arkadaşımla sohbet ederken söz arasında geçti tutunamayanlar sözcüğü.

“Ne olsun hocam işte, Oğuz Atayın Tutunamayanları gibiyim. Elimi nereye atsam kurutuyorum.” tam olarak böyle dile getirmişti kendini. Bu sözcüğe daha çok ana haber bültenlerinden aşinaydım. “Yapılan tüm müdahalelere rağmen HAYATA TUTUNAMADI.” yani ölümün diğer adıydı bana göre. TDK’ya (Türk Dil Kurumu) baktığımızda tutunmak sözcüğü aşağıdaki gibi açıklanmaktaydı:

1- Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak.

2-Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak

3-Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer sağlamak

4-Kendi üzerine koymak, kullanmak

Tutunamayanlar ise bu durumların olumsuzluk eki almış halleriydi.

Hayat ile olan mücadelede kaybedenlerin adıydı tutunamayanlar. Bu kaybı kabullenmişler ve bu şekilde yaşamaya alışmışlardı. En kötüsü de bu makûs talihe boyun eğerek vazgeçmişlerdi.

Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adı kitabını okuma nedenim buydu. Kitabın baş kahramanları daha doğrusu tutunamayanları Turgut ve Selim’dir. Çok iyi arkadaş olan Turgut ve Selim’in yaşadıkları anlatılmaktadır. Olaylar Selim intihar etmesiyle başlamaktadır. Hayata tutunamayan Selim’i en iyi arkadaşı Turgut anlamaktaydı bu nedenle Turgut, Selimin intihar nedenlerini merak etti ve Selimin hayata tutunamama nedenlerini kültürel ve psikolojik olarak ele aldı. Kitap ilk başlarda konudan konuya sıçramalarıyla biraz zor takip edilmekte ama ilk yüz sayfadan sonra ise daha da netleşmekte sürekleyici bir hal alarak sonunda sizi de bir tutunamayan olma eğilimine itmektedir. Şaka :). Daha doğrusu kendinizden bir şey… çok şey bulabileceğiniz bir kitap. Eğer kitabı okurken “Ben bu kitaptan bir şey anlamadım!” diyorsanız, kitap sizi tutunanlar olarak nitelendirmektedir. Yani tutunanların anlayamayacağı bir kitap.

Kitapta en çok dikkati çeken Oğuz Atayın  Disconnectus Erectus ironisiydi, yani Tutunamayanları ifade edişi. İlk etapta gülerek okuduğum ama sonradan hüzünlenerek defalarca okuduğum bölümüydü. Tam olarak aşağıdaki gibi…

 

“Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Yalnız, pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer). Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez.
Erkekleri, yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerinide aynı sesle çağırırlar. Genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlardayanabildikleri sürece) barınırlar. ya da terkedilmiş yuvalarda yaşarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doğumdan sonra ana, baba ve yavrular ayrıyerlere giderler. Toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşıbirleştikleri görülmemiştir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur.  Başka hayvanlarla birlikte yaşarken onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi başlarına kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. Bütün huyları taklit esasına dayandığı için, başka hayvanların yemek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar. (Bu sırada çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez).

İçgüdüleri tam gelişmemiştir. Kendilerini korumayı bilmezler. Fakat -genetaklitçilikleri nedeniyle – başka hayvanların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. Şimdiye kadar hiçbir tutunamayanın bir kavgada başka bir hayvanı yendiği görülmemiştir. Bununla birlikte, hafızaları da zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginlerince gözlemlenmiştir.(Aynı bilginler, kavgacı tutunamaynların sayısının gittikçe azaldığını söylemektedirler).

Din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. Tutunamayanları avlamak çok kolaydır. Anlayışlı bakışlarla süzerseniz hemen yaklaşırlar size. Ondan sonra tutup öldürmek işten bile değildir. İnsanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkları tespit edildiğinden, belediye sağlık müdürlüğü de tutunamayan kesimini yasak etmiştir. Yemekten sonra insanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir. Fakat aynı hekimler, tutunamayanların bu mikropları, kasaplık hayvanlara da bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın ancak et yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler.

Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğraşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir. Fakat bu hayvanların, beceriksizlikleri nedeniyle hiçbir hüner öğrenemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. Ayrıca birkaç sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları güldürmek yerine mahzun etmişlerdir. (Halk gişelere saldırarak parasını geri istemiştir).

Filden sonra, din duygusu en kuvvetli hayvan olarak bilinir. Öldükten sonra cennete gideceği bazı yazarlarca ileri sürülmektedir. Fakat toplu, ya da tek gittikleri her yerde hadise çıkardıkları için, bunun pek mümkün olmayacağı sanılmaktadır.

Başları daima öne eğik gezdikleri için, çeşitli engellere takılırlar veher tarafları yara bere içinde kalır. Onları bu durumda gören bazı yufkayürekli insanlar, tutunamayanları ev hayvanı olarak beslemeyi denemişlerdir.Fakat insanlar arasında barınmaları -ev düzenine uyamamaları nedeniyle- çokzor olmaktadır. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldırmakta ve evden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilmemektedirler. Evin kapısında günlerce,acıklı sesleriyle bağırarak ev sahibini canından bezdirmektedirler. (Bir keresinde, ev sahibi dayanamayıp kaçmışsa da, tutunamayan, sahibini kovalayarak, gittiği yerde de ona rahat vermemiştir).

Şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları şehrin içinde, çitle çevrili ve yalnız tutunamayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünmenin zamanı artık gelmiştir.

Tutunamayanlar  – Oğuz Atay